OLUŞUM SÜRECİNİN ADSIZ KILDIĞI BEDENSİZ ŞEYLER
Hüseyin Özinal’ın resimleri aktif bir yanardağın görüntülerini kayda alan bir jeoloğun karelerini andırır.Bu andırşım bizi yanıltabilir.Burada aslolan kor bir insanlık coşkusuyla, kömürleşmiş insan duyguları arasında yaşanan patetik bir ruh halinin dışa vurumudur.İçinde yüksek ısı taşıyan kırmızıların arasında birer koyu adacık gibi duran leke-biçimler morfolojik göndermelerde bulunurken determinist bir forum anlayışından uzak dururlar.Bir mağma akışkanlığı içinde değişlime uğramaya yatkın halleriyle biçim alan dinamik lekeler izleyicinin pisikolojik algısına teslim edilirler.Tıpkı akış halindeyken sürekli başkalaşımı yaşayan lavlar gibi morfem ve amorf oluşumlar arası gidip gelen bu resimleme hali, durma noktasını belirleme yerine bir devinimin detaylarını aktarma çabası taşır.
Son resimlerinde ise kömürleşmişlik hissi veren tortusal yüzeyler üzerinde lekeler halinde beliren yeşerme alanlarına rastlıyoruz.Resmin yüzeyine zaman zaman cephesel, zaman zaman ise bir yamaçtan dökülme görüntüsü veren görünme hallerini yerleştirmesi,bir başka alana kayma arayışında olduğu hissini uyandırır. Resimlerinin’’adsız’’lığı ile yönelimlerine talip olan adressizlik arasında saptamaya çalıştığı ütopik mekan, hiçbir durağanlığa izin vermez. Oradaki organik yapı oluşumları itekleyen enerji bir beden oluşturmaya değil, bedeni yersizleştiren zemin devinimini oluşturmaya yöneliktir.
Hikayesi olan şeyler adlandırılır, daha doğrusu şeylerin hikayesi adlandırmayı gerekli kılar; bu, insanlığın yaradılış efsanelerine yönelmesini sağladı; Özinal’ın resmindeki yeryüzünün oluşumunu andıran mağmatik hareketlenmeler, insan öncesi yer kabuğu oluşumlarına gönderme yapıyor…Olanın değil, oluşmakta olanın dinamik süreci vs…
Ümit Inatçı